MEÇHUL BİR YAŞAM: EBÛ SEHL EL-MESÎHÎ
Çok yönlü bir filozof olarak karşımıza çıkan Ebû Sehl el-Mesîhî’nin kendi dönemi içerisinde şöhret sahibi bir şahsiyet olduğu göz önüne alındığında hem hayatı hakkında bilgilerin kısıtlı olması hem de eserlerinin çoğunun el yazması halinde bulunması onun bu şöhretinin tarihsel süreçte azaldığını göstermektedir. Her ne kadar eserlerinin çoğu günümüze ulaşsa da hayatına dair klasik kaynaklarda neredeyse hiçbir bilgi yoktur. Kaynaklarda vefatına ilişkin aktarılan bilgilerin doğruluğuna ise şüpheyle yaklaşılması gerekir. Ebû Sehl’in ilmi kişiliğinin ne denli önemli olduğunu ise Nizâmî Arûzî’nin şu cümleleriyle ortaya koyabiliriz; hikmette (felsefede) Ebû Sehl el-Mesîhî ve İbn Sînâ Aristoteles’in halefidir. (ve kâne Ebû Alî ibn Sînâ ve Ebû Sehl el-Mesîhî hallefeyni li’Aristotalis fî ‘ilmi’l-hikmeti’l-lezi yeşmilu külle’l-‘ulûm)[1] Arûzî’nin Aristoteles’in halefi olarak zikrettiği Ebû Sehl, İbn Sînâ’nın hocası olarak da bilinir.[2] Çok yönlü bir ilmi kişiliğe sahip olan Ebû Sehl; tıptan doğa bilimlerine, rüya tabirinden matematiğe kadar pek çok alanda eser kaleme almıştır. Eserlerinde fasih ve beliğ bir dille kaleme alan Ebû Sehl’in dil ve edebî açıdan da öne çıktığını belirtebiliriz.
Tıp alanındaki çalışmalarıyla tanınan Ebû Sehl el-Mesîhî, Cürcân’da doğmuştur. Kaç yılında doğduğu bilinmemekle beraber hangi yıl vefat ettiği de meçhuldür. Ebû Sehl’in sadece doğum ve vefat tarihi değil, genel olarak yaşamı da meçhuldür. Zira hayatı hakkında bildiğimiz şeyler kısıtlıdır. Bunun yanında Ebû Sehl’in bir süre Me’mûnîler himayesinde bulunduğunu biliyoruz. Ebû Sehl’in hayatının bu dönemine dair bilgiler de kısıtlı ve çelişkili olduğu için şüpheyle yaklaşılması gerekir. Şimdi Ebû Sehl’in Me’mûnî himayesinde bulunduğu yıllara yakından bakıp diğer filozoflarla ilişkisini ortaya koyalım.
Konumuz Me’mûnîler’in siyasi tarihi olmadığı için Me’mûnîler’in siyasi yapısı ve ilişkileri üzerinde durmayacağız. Sadece bazı noktalarda Gazneliler’le olan ilişkilerine ve etkileşimlerine Ebû Sehl’i ilgilendirdiği ölçüde değineceğiz. Şu an bizi ilgilendiren Me’mûnî ilim halkasına bakalım: Me’mûnîler kısa bir devlet ömrüne sahip olmasına rağmen bünyesinde pek çok ilim adamını barındırmış ve onları desteklemiştir. Me’mûnîler bünyesinde oluşturulan ilim halkasında felsefe, tıp, matematik, jeodezi (yer ölçümü), dil, edebiyat ve mantık gibi alanlarda araştırmalar yapılmış ve çeşitli eserler telif edilmiştir. Bu çalışmalarda bulunan bazı isimler Ebû Sehl, İbn Sînâ, Bîrûnî, İbn’ul-Hammâr ve İbn Irak’tır. Bu ilim halkasının esas hamileri Me’mûnî ailesidir. Hanedan üyeleri ilme önem vermiş ve bünyelerindeki filozoflara destek olmuşlardır. Me’mûnî hanedanın yanında buradaki ilim halkasının figürlerinden biri de Me’mûnî veziri Sehlî’dir. Sehlî, çevresindeki ilim adamlarıyla iyi ilişkiler kurmuştur. Hatta bu ilişkilerin ne denli kuvvetli olduğunu buradaki filozofların kaleme aldıkları eserlerinin bir kısmını Sehlî’ye ithafen yazmalarından anlayabiliyoruz.[3]
Ebû Sehl’in Me’mûnî ilim halkasında beraber bulunduğu İbn Sînâ ve Bîrûnî’yle ilişkisi sadece bu dönemle sınırlı kalmamıştır. Me’mûnî himayesinden ayrıldıktan sonra da hem İbn Sînâ hem de Bîrûnî’yle ilişkisi devam etmiştir. Bunun kanıtlarını da İbn Sînâ ve Bîrûnî’nin Ebû Sehl’in vefatına dair analizimizde kullanacağımız atıflarından anlamaktayız. Şimdi bu kısmı daha uzatmadan Ebû Sehl’in vefatına dair Arûzî’nin anlatısına ve bu anlatının sıhhatine odaklanalım.
CÜRCAN
Arûzî, Çehâr Makâle eserinde Me’mûnî himayesinde bulunan ilim adamlarının bir kısmının isimlerini zikreder ve bu isimleri Gaznelî Mahmûd’un kendi devletine gönderilmesini II. Me’mûn’dan istediğini belirtir. Arûzî’ye göre Gazneli Mahmûd’un bu isteğine Bîrûnî, İbn’ul-Hammâr ve İbn Irâk gibi isimler maddi refahları nedeniyle sıcak bakar ve gitmeyi kabul ederler. Fakat Ebû Sehl ve İbn Sînâ, Gazneliler himayesine girmeyi reddeder. II. Me’mûn’un yardımıyla Gazneli Mahmûd’dan kaçmaya çalışan Ebû Sehl ve İbn Sînâ bir rehber eşliğinde Cürcân’a doğru yola çıkarlar. Arûzî, bu yolculuk esnasında bir kum fırtınası çıktığını ve Ebû Sehl’in 1012 (401) yılında bu fırtına sebebiyle vefat ettiğini iddia eder.[4]
Arûzî’nin bu anlatısı İbn Sînâ’nın otobiyografisinde sebebini zikretmeksizin mecburi bir şekilde Gürgenç’ten ayrıldığını ifade etmesine uygun bir şekilde okunabilir[5]. İbn Sînâ’nın bu ifadelerinin Arûzî’nin anlatısını destekliyor gibi görünür. Bunun yanında İbn Sînâ’nın 1013 yılında Cürcân’da olduğunu ve burada Ebû Sehl’e ulaştırmak üzere bir risale kaleme aldığını biliyoruz.[6] Bu da aynı şekilde Arûzî’nin hikayesini destekler. Tarihi her ne kadar uymasa da Bîrûnî ve diğer isimlerin Gazneliler himayesine girmesi de böyle bir olayın ve yolculuğun olması ihtimalini gündeme getirir. Fakat görünenin aksine her ne kadar bu hikâyeyi destekleyen unsurlar bulunsa da bu hikâyenin gerçekleşme tarihi ve nedenleri birçok açıdan problemlidir.
Hikâyenin sıhhatine ilişkin problemler hikâyenin gerçekliğini destekleyen olaylardan daha fazladır. Bu problemleri maddeler halinde şöyle ifade edebiliriz;
- İbn Sînâ’nın Cürcân’da 1013 yılında yazdığı risâle fî zâviye[7] adlı eserinde Ebû Sehl’e yaptığı atıf Ebû Sehl’in Arûzî’nin iddiasının aksine 1012 yılında vefat etmediğini gösterir.
- Bîrûnî’nin 1018-25 yılları arasında yazdığı tahdîdu nihâyetu’l-emâkin eserinde Ebû Sehl’e yaptığı atıf yine Ebû Sehl’in en kötü ihtimalle 1018-25 yılları arasında yaşadığını göstermektedir.[8]
- Arûzî’nin iddiasının aksine 1012 yılında Gaznelî Mahmûd’un daveti üzerine Bîrûnî, Gazneliler himayesine girmemiş 1017 yılında Me’mûnîler’in yıkılışına kadar Gürgenç’te kalmış ve hükümdarın danışmanı olarak görev yapmıştır.[9] Şayet böyle bir davet varsa niçin diğer bilginler Me’mûnî himayesinde kaldı da Ebû Sehl ve İbn Sînâ kaçtılar?
- Bu hikâyenin farklı bir varyasyonunda hikâye aynı kalmakla birlikte Ebû Sehl’in yerini İbn Miskeveyh almaktadır.[10]
- Hikâyenin bir diğer problemli tarafı Ebû Sehl ve İbn Sînâ’nın gök cisimlerinden astrolojik çıkarımlar yaptıkları fal bakma hadisesidir. Ebû Sehl’in bu konuda görüşlerini henüz bilmesek de İbn Sînâ’nın müneccimlik ve göksel hareketlerden yeryüzündeki olaylara dair çıkarımda bulunmaya ilişkin görüşlerini bilmekteyiz. İbn Sînâ göksel hareketlerin yeryüzündeki hadiseleri meydana getirdiğine inansa da bu olayları meydana getiren değişkenlerin fazla olması nedeniyle gerçekleşmiş ya da gerçekleşecek olan hadiselere dair epistemolojik çıkarımların kesin olmadığını ve göksel cisimlerin yeryüzündeki hadiselere etkisinin epistemolojik tarafını reddettiğini görmekteyiz.[11] Dolayısıyla Arûzî’nin hikâyesinin bu cihetten de problemli olduğunu söyleyebiliriz.
Arûzî’nin hikayesinin problemli taraflarını ortaya koyduktan sonra şimdi İbn Sînâ ve Ebû Sehl’in Me’mûnîler himayesinden ayrılmalarına / kalmalarına ilişkin teklifimize geçebiliriz.
Ebû Sehl ve İbn Sînâ’nın Me’mûniler himayesinden ayrılışının nedeni olarak Gazneli-Me’mûni ilişkisine bağlamayı reddeden bir pozisyon benimseyip bu iki filozofun akıbetini Me’mûniler’in iç siyasetiyle birlikte ele almak gerektiğini teklif ediyorum. Zira Me’mûniler’in iç siyasetine eğildiğimizde bu bilginlerin akıbetini yorumlamak daha makul bir zemine oturmaktadır. Bunun için yukarıda işaret ettiğimiz Vezir Sehlî’ye değinmemiz gerekiyor. Bu durum bize şu çıkarımı yapma imkânı vermektedir: Sehlî’ye yakın olan bilginler, Hanedan üyeleriyle Sehlî’nin arasının bozulmasıyla yakın oldukları tarafa göre pozisyon alabilir ve Hanedan üyeleriyle karşı karşıya gelebilirler. Nitekim İbn Sînâ için durum böyledir. İbn Sînâ’nın Me’mûni himayesinde telif ettiği eserlerin tamamını Sehlî’ye ithaf etmesi ve Hanedan üyelerini bu konuda eserlerine konu etmemesi İbn Sînâ’nın Hanedan üyeleri ve Sehlî arasında vezirden yana olduğunu gösterir. Bu durumun siyaseten yansımaları olmakla birlikte bu taraflılığın salt siyasi olduğunu da iddia ediyor değilim. Sadece Sehlî’ye yakın olan İbn Sînâ’nın iki taraf arasındaki bir anlaşmazlıkta Sehlî’ye yakın olabilme ihtimalini ifade ediyorum. Bunu ileri sürüyor olmamın nedeni ise İbn Sînâ otobiyografisinde mecburi nedenlerle Gürgenç’ten ayrıldığını ifade etmesine binaen uydurma bir hikayeyle bu mecburiyeti açıklamak yerine Me’mûniler’in siyasetiyle açıklama çabasıdır. Nitekim 1013 yılında Cürcân’da olduğunu bildiğimiz İbn Sînâ, Sehlî’yle hemen hemen aynı tarihlerde Me’mûni himayesinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Nitekim 1013 dolaylarında Vezir Sehlî II. Me’mûn’la yaşadığı ihtilaflar nedeniyle canından endişe etmiş ve Gürgenç’ten kaçmıştır.[12] Bu da bize Me’mûnî Hanedanlığı’nda siyasi sorunların olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla filmlere ve dizilere bile konu olmuş Sünni Gazneli Mahmûd-Şii İbn Sînâ çatışmasının bir delili olarak gösterilen Arûzî’nin hikayesi hem yanlıştır hem de mezhepsel tarafgirliğe bu yanlışlığa rağmen zemin hazırlamaktadır. En azından meselenin Sünnilik-Şiilik ile ilgili olmadığı ve tamamen Me’mûniler’in iç siyasetiyle açıklanabilecek nedenlerle İbn Sînâ’nın 1013 dolaylarında Gürgenç’ten ayrıldığını düşünebiliriz.
Bu anlatı İbn Sînâ’yla alakalı bir anlatıdır ve Arûzî’nin hikayesinin doğru olmadığını destekler mahiyettedir. Fakat bu anlatının Ebû Sehl için geçerli olduğunu da iddia ediyor değilim. Nitekim İbn Sînâ’nın Gürgenç’te yazdığı eserlerinin tamamını Sehlî’ye ithaf etmesiyle Hanedanlık içerisinde siyasi tarafını kolaylıkla ortaya koyabilsek de Ebû Sehl için aynı durum geçerli değildir. Zira Ebû Sehl, burada yazdığı eserleri sadece Sehlî’ye değil Hanedan üyelerine de ithaf etmiştir.[13] Dolayısıyla Ebû Sehl’in İbn Sînâ gibi bir siyasi pozisyon belirlediğini iddia etmek doğru olmayacaktır. Nihaî kertede ne Arûzî’nin hikayesi ne de Me’mûni iç siyaseti Ebû Sehl’in Gürgenç’ten ayrılışının nedenini bizlere sunmaz. Me’mûni iç siyaseti olsa olsa İbn Sînâ’nın Gürgenç’ten ayrılışını açıklayabilir.
Sonuç olarak 1013 yılında İbn Sînâ’nın Ebû Sehl’e yaptığı atıf (bu atıfta Ebû Sehl’in İbn Sînâ’nın yanında olmadığını anlıyoruz) ve bu ikilinin yolculuğunun nedenlerinin yetersiz olması nedeniyle Ebû Sehl ve İbn Sînâ’nın birlikte bu yolculuğa çıktığından emin değiliz. İbn Sînâ bu tarihlerde Gürgenç’ten kesin olarak ayrılmıştır Ebû Sehl ise bu tarihlerde ya da birkaç yıl sonra Gürgenç’ten ayrılmıştır diyebiliriz. Zira 1017 yılında Me’mûniler yıkılacak ve bilginler Gazne’ye götürülecektir fakat Ebû Sehl’in adı bu kafilede yer almaz. Ebû Sehl’in Gürgenç’ten ne sebeple ve nereye gittiğini henüz bilmemekteyiz.
Kaynakça
Anonim. Nâme-yi Dânişverân-ı Nâsırî. Kum: Müessese-i Matbûât-ı Dâru’l-İ’lm, 1379.
Arûzî, Nizameddin Ahmed b Ömer b Ali Arûzî Nizâmî-i. Çehâr makâle: el-makalatü’l-erba’ fi’l-kitâbe ve’ş-şi’r ve’n-nücûm ve’t-tıb. Kahire: Lecnetü’t-Te’lif ve’t-Terceme ve’n-Neşr, 1949.
Beyhakî. Târîhu’l-Beyhakî. çev. Yahya el-Haşşâb – Sâdık Neşet. Mısır: Mektebetu’l-Angelo’l-Mısrıyye, 1999.
Bîrûnî, Ebu Reyhân. Tahdîdü nihâyâti’l-emâkin li-tashîhi mesâfâti’l-mesâkin. nşr. B. Bolcakof. Kahire: Me’hedu’l-mahdûdâti’l-a’rabiyye, 1995.
Çetin, Talha. Ebû Sehl el-Mesîhî ve Kitâbû Mebâdii’l- Mevcûdâti’t-Tabî’iyye Adlı Eseri. İstanbul: İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2024.
Gohlman, William E. The Life of Ibn Sina: A Critical Edition and Annotated Translation. Albany: State University of New York press, 1974.
İbn Sînâ. eş-Şifâ/el-İlâhiyât. nşr. İbrahîm Medkûr. Kahire: M. M. Âyetullāhi’l-uzmâ el-Mar‘aşî Necefî, 1960.
İbn Sînâ. “Kitâbu def‘i’l-mudârri’l-külliyye ‘ani’l-ebdâni’l-insâniyye”. Min müellefati İbn Sina et-tıbbiyye : Kitâbu Def’u’l-mazarri’l-külliyye ani’l-ebdani’l-insaniyye; el-Urcuze fî’t-tıb; Kitâbü’l-Edviyeti’l-kalbiyye. 11-73. Halep: Câmiatu Haleb Munazzamatü’l-Arabiyye li’t-Türâs ve’s-Sekâfe ve’l-Ulûm, 1984.
Kaya, Mehmet Cüneyt. “Ebû Sehl Îsâ b. Yahyâ el-Mesîhî ve Kitâb fî esnâfi’l-ulûmi’l-hikmiyye’si”. İslam Tetkikleri Dergisi 10/2 (30 Eylül 2020), 467-499. https://doi.org/10.26650/iuitd.2020.770552
Kocakaplan, Nursema. Fârâbî ve İbn Sînâ’da Tahayyül Kavramı. Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi, Doktora Tezi, 2021.
Mehdevî, Yahyâ. Fihrist-i Nüshahâ-yı Musannefât-ı İbn Sînâ. Tahran: İntişârât-ı Dânışgâh-ı Tahran, 1333.
Mesîhî, Ebu Sehl İsâ b. Yahyâ el-. Teşrîhi beden’il-insan. Tahran: Danışgâhi ulûmi pezşekî, 1967.
Pingree, David. “Isā b. Yaḥyā Masīḥī Jorjānī”. Encyclopædia Iranica, ts. https://www.iranicaonline.org/articles/isa-b-yahya-masihi-jorjani
Usaybi’a, İbn Ebî. Uyûnu’l-enbâ fî tabakâti’l-etıbbâ: A Literary History of Medicine. nşr. Emilie Savage-Smith & Simon Swain & Geert Jan van Gelder. Leiden-Boston: Brill, 2020.
Yâkût el-Hamevî. Muʻcemü’l-üdebâ’. ed. İhsân Abbâs. 7 Cilt. Beyrut: Dâru’lgarbi’l-İslâmî, 1. Basım, 1993.
[1] Nizameddin Ahmed b Ömer b Ali Arûzî Nizâmî-i Arûzî, Çehâr makâle: el-makalatü’l-erba’ fi’l-kitâbe ve’ş-şi’r ve’n-nücûm ve’t-tıb. (Kahire: Lecnetü’t-Te’lif ve’t-Terceme ve’n-Neşr, 1949), 81.
[2] İbn Ebî Usaybi’a, Uyûnu’l-enbâ fî tabakâti’l-etıbbâ: A Literary History of Medicine, nşr. Emilie Savage-Smith & Simon Swain & Geert Jan van Gelder (Leiden-Boston: Brill, 2020), 807.
[3] İbn Sînâ, “Kitâbu def‘i’l-mudârri’l-külliyye ‘ani’l-ebdâni’l-insâniyye”, Min müellefati İbn Sina et-tıbbiyye : Kitâbu Def’u’l-mazarri’l-külliyye ani’l-ebdani’l-insaniyye; el-Urcuze fî’t-tıb; Kitâbü’l-Edviyeti’l-kalbiyye. (Halep: Câmiatu Haleb Munazzamatü’l-Arabiyye li’t-Türâs ve’s-Sekâfe ve’l-Ulûm, 1984), 11-73; Ayrıca İbn Sînâ’nın Vezir Sehlî için kaleme aldığı eserler için bk. Usaybi’a, Uyûnu’l-enbâ fî tabakâti’l-etıbbâ: A Literary History of Medicine; Ebû Sehl’in Sehlî’ye ithaf ettiği bir eseri için bk. Mehmet Cüneyt Kaya, “Ebû Sehl Îsâ b. Yahyâ el-Mesîhî ve Kitâb fî esnâfi’l-ulûmi’l-hikmiyye’si”, İslam Tetkikleri Dergisi 10/2 (30 Eylül 2020), 467-499.
[4] Arûzî, Çehâr makâle, 81.
[5] William E. Gohlman, The Life of Ibn Sina: A Critical Edition and Annotated Translation (Albany: State University of New York press, 1974), 40.
[6] Yahyâ Mehdevî, Fihrist-i Nüshahâ-yı Musannefât-ı İbn Sînâ (Tahran: İntişârât-ı Dânışgâh-ı Tahran, 1333), 122.
[7] Mehdevî, Fihrist-i Nüshahâ-yı Musannefât-ı İbn Sînâ, 122.
[8] Ebû Sehl’in ölüm tarihini bu tarih aralığına çeken ilk çalışma için bk. David Pingree, “Isā b. Yaḥyā Masīḥī Jorjānī”, Encyclopædia Iranica, ts.; Ebu Reyhân Bîrûnî, Tahdîdü nihâyâti’l-emâkin li-tashîhi mesâfâti’l-mesâkin, nşr. B. Bolcakof (Kahire: Me’hedu’l-mahdûdâti’l-a’rabiyye, 1995), 170.
[9] Beyhakî, Târîhu’l-Beyhakî, çev. Yahya el-Haşşâb – Sâdık Neşet (Mısır: Mektebetu’l-Angelo’l-Mısrıyye, 1999), 734.
[10] Anonim, Nâme-yi Dânişverân-ı Nâsırî (Kum: Müessese-i Matbûât-ı Dâru’l-İ’lm, 1379), 1/83-84.
[11] İbn Sînâ, eş-Şifâ/el-İlâhiyât, nşr. İbrahîm Medkûr (Kahire: M. M. Âyetullāhi’l-uzmâ el-Mar‘aşî Necefî, 1960); Nursema Kocakaplan, Fârâbî ve İbn Sînâ’da Tahayyül Kavramı (Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi, Doktora Tezi, 2021), 141-142.
[12] Yâkût el-Hamevî, Muʻcemü’l-üdebâ’, ed. İhsân Abbâs (Beyrut: Dâru’lgarbi’l-İslâmî, 1993), 2/505.
[13] Bu eserler için bk. Usaybi’a, Uyûnu’l-enbâ fî tabakâti’l-etıbbâ: A Literary History of Medicine, 807.