et-Takrîb ve’l-İrşâd
Bâkıllânî’nin (ö. 403/1013) Eş‘arî kelâm anlayışına uygun olarak fıkıh usûlünün bütün konularını kapsayacak şekilde kaleme aldığı eseridir. Kitabın kebîr, vasît ve sağîr olmak üzere üç versiyonu olup günümüze sağîr olanın birinci cildi ulaşmıştır. Bu cildin sonuna müstensihin düştüğü not sebebi ile eser kütüphane musannifleri tarafından sehven müstensihe nispet edilmiş ve kütüphanelere de bu adla kaydedilmiştir. Bu nedenle yakın bir zamana kadar eserin Bâkıllânî’ye ait olduğu anlaşılamamıştır. Kitabın yazıldığı yer ve zaman dilimi ile ilgili kaynaklarda bir bilgi mevcut olmamakla beraber yazılış amacının Eş‘arî kelamına uygun bir usûl inşâ etmek olduğu âşikardır.
Amelde Mâlikî olmasına rağmen Bâkıllânî’nin usûl anlayışını belirleyen çerçeve amelî mezhebi değil, kelâmî mensubiyeti olmuştur. Eser, Eş‘arî kelâmını yansıtan kapsamlı bir mukaddime ve usûl-i fıkıh konularından oluşmaktadır. Bâkıllânî eserinde ele alacağı konuları şu başlıklar halinde sunmaktadır: Kitap ve Sünnet’te yer alan hitap, Hz. Peygamber’in fiillerinin hükmü, haberler, haberlerin elde edilme yolları ve kısımları, haber-i vâhid’in kabul şartları ve hükümleri, icmâ, kıyas, müftî ve müsteftînin özellikleri, hazr ve ibâha. et-Takrîb’in bize ulaşan kısmı yalnızca Bâkıllânî’nin ilk sırada zikrettiği “Kitap ve Sünnet’te yer alan hitap” başlığı olup müellif emir-nehiy, umum-husus, nâsih-mensûh, mücmel-müfesser, mutlak-mukayyet gibi fıkıh usûlünün temel konularını bu başlık altında ele almaktadır.
Eş‘arî mezhebinin sistemleşmesinde rol oynayan üç simâdan biri olan Bâkıllânî’nin bu eseri, mezhebin kelâmî doktrinini fıkıh usûlüne tatbik etmesi açısından oldukça önemlidir. Ayrıca Ehl-i sünnet kanadında mütekellimin yöntemi ile kaleme alınan ilk fıkıh usûlü eseri olması et-Takrîb’in öne çıkan diğer bir özelliğidir. İmam Şâfiî’nin er-Risâle’sinden sonra Cessâs’ın el-Fusûl fi’l-usûl eseri ile birlikte et-Takrîb, fıkıh usûlünün tüm konularını kapsayarak telif edilen iki eserden biridir. et-Takrîb kendisinden sonra başta Cüveynî, Gazzâlî, Fahreddin er-Râzî ve Âmidî olmak üzere pek çok isme etki etmiştir. Eser üzerine yapılan herhangi bir şerh çalışması kaynaklarda yer almamaktadır. Bunda et-Takrîb’in üç farklı versiyonunun bulunması ve bunlardan sağîr olanın da oldukça geniş bir hacme sahip olmasının etkisi muhtemeldir. Eser üzerine her ne kadar şerh yapılmamış olsa da Cüveynî’nin Kitâbu’t-telhîs fî usûli’l-fıkh eseri kimi noktalarda şerh görevini de yerine getiren bir ihtisar çalışmasıdır. Ayrıca günümüze ulaşmayan bölümler ile ilgili Bâkıllânî’nin görüşlerinin kaynağı olması açısından da et-Telhîs önemli bir yer tutmaktadır.
et-Takrîb’in aynı nüshaya dayanarak yapılan iki neşri bulunmaktadır. İlk neşri 1998 yılında Abdülhamid b. Alî Ebû Züneyd tarafından tek nüsha üzerinden titiz bir çalışmayla üç cilt halinde basılmıştır. Birinci cildin başında muhakkikin dirâse olarak hazırladığı kısım Bâkıllânî ve yaşadığı dönem ile ilgili önemli bilgileri ihtiva etmektedir. Muhakkikin “şer‘î hakikatler” ve “müşterek lafız” gibi Bâkıllânî’nin zihin dünyasının anlaşılması için temsil kabiliyeti yüksek örnekleri seçerek bu iki konuyu ayrıntılı olarak ele alması ayrıca önem arz eder. 2012 yılında Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye tarafından yine aynı nüsha üzerinden yapılan baskı ise tek cilt olarak yayınlanmıştır.
2015 yılında, Bâkıllânî’ye ait olduğu düşünülen ancak günümüze ulaşmış olan et-Takrîb’de yer almayan bazı bölümler Muhammed b. Abdürrezzak b. Ahmed et-Tervîş tarafından tahkik edilerek yayınlanmıştır. Muhakkik bu bölümlerin Bâkıllânî’ye ait olduğunu, ancak elimizde bulunan et-Takrîb ve’l-irşâd es-sağîr’in devamı olmadığını ifade etmiştir. Bütün bu çalışmalara rağmen et-Takrîb’in büyük bir kısmının henüz ortaya çıkmadığını ifade etmek gerekir.
Şuheda Bozyel