Dededen Toruna Bir Yazma Eser Kütüphanesi: Âşir Efendi Kütüphanesi
Matbaadan önce, elle yazılan ve Türkçede “yazma eser” diye tabir ettiğimiz kitapların büyük bir kısmı bugün Süleymaniye Kütüphanesinde bulunuyor. Asırlardan günümüze gelen bu yazma eserler, kitap meraklıları ve araştırmacılar için oldukça heyecan verici hikâyelere sahip olabiliyor. Bu yazıda inceleyeceğimiz Âşir Efendi Kütüphanesi de ilgi çekici bir hikâyeye sahip.
Âşir Efendi Kütüphanesi Nerededir?
Âşir Efendi Kütüphane binası, Eminönü Bahçekapı’da bugün kendi ismiyle adlandırılan Âşir Efendi Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Kütüphaneye ait kitaplar ise 1914 yılında 3. Selim Kütüphanesine, ardından 1918’de Süleymaniye Kütüphanesine devredilmiştir. Bugün Türkiye Yazma Eserler Kurumu bünyesinde ve Süleymaniye Kütüphanesine bağlı olan koleksiyonlar arasındadır. Âşir Efendi Kütüphanesinin yazmalarının, daha çok Âşir Efendi’nin babası, kendisi ve oğlunun koleksiyonlarından müteşekkil olduğu söylenebilir.
Âşir Efendi Kütüphanesi Ne Zaman Kuruldu?
Aynı aileden üç neslin koleksiyonlarına ve kısaca hayat hikayelerine işaret edeceğimiz bu yazıda, ilk olarak böyle bir kütüphanenin kurulması fikrine sahip olan baba Reîsülküttâb Mustafa Efendi (vefatı 1162/1749) ile başlayalım.
Reîsülküttâb Mustafa Efendi

“el-Fâtiha, Hüve’l-Hayyü’l-Bâkî, Re’îsü’l-küttâb-ı merhûm ve mağfur el-Hâc Mustafa Efendi rahmetullâhi aleyh, Ramazan, sene 1162”
Osmanlı Devleti 18. yüzyılının etkin ulema aileleri arasında yer alan Kastamonu kökenli bu ailenin zikredeceğimiz ilk üyesi olan Mustafa Efendi, Tavukçubaşı damadı olarak da bilinir. Arap coğrafyasındaki hadis ulemasıyla kurduğu irtibat, seyahatleri ve alimlerle mektuplaşmalarına dayanır. Seyahatleri esnasında aldığı hadis icazetlerinin birçoğu, Âşir Efendi Koleksiyonu içerisindedir.
I. Mahmûd döneminde iki kez reîsülküttâb olan, İstanbul, Kastamonu ve Belgrad’da ardında pek çok hayır eseri bırakan Mustafa Efendi, mükerrerleriyle birlikte 1238 elyazmasından müteşekkil bir kütüphane kurmak istemiştir. İstanbul Bahçekapı’da Hobyar mahallesinde bir külliye içerisinde tasarladığı ve vakfiyesini hazırladığı kütüphanenin kurulmasına ömrü vefa etmemiştir. Mustafa Efendi’nin kabri, Eyüp Câmii haziresinin deniz kapısı tarafındadır.
İlk vakfiyesi 1154 yılına ait olan kütüphanenin 10 Safer 1160 tarihli ikinci vakfiyesinde,
“Vakıf kitapların korunması için Allah’ın yardımıyla İstanbul’da binası düşünülen kütüphaneye
muvaffak olduğumda Cumadan gayrı her gün açmak ve gelenlere âdet üzere istedikleri kitap, risâle ve
nüshaları verip teyakkuz ile yedlerinden iâde ve yerlerine koymak şartıyla”
kütüphane memur ve mütevellisinin ücretleri de tespit edilmiştir.
“Vakfımın yazılı olduğu üzere hasbî tevliyeti hayatım boyunca kendi tasarrufumda olup ruh kuşum
eski yuvasına yol bulduğunda tevliyeti inşallah evlâdıma ve evlâdımın evlâdına ve torunlarıma ve
torunlarımın torunlarına kuşaktan kuşağa aşağıdaki şartlar üzere şart ve tahsîs ve ta‘yine karar verdim”
ifadeleriyle de vakfın mütevellilerini tespit etmiş ve onun koyduğu bu şartlara göre sekizinci mütevelli olan İsmet Yılmaz Üskan’a kadar neslinden mütevellileri ile devam etmiştir. Kütüphaneye vakfettiği yazmalar, bugün Süleymaniye Kütüphanesinde “Reisülküttab Mustafa Efendi Koleksiyonu”nu teşkil etmektedir.
Şeyhülislâm Âşir Efendi

Vakfiyesinin hazır olmasına rağmen kütüphanenin kurulması, vefatından sonra oğlu Mustafa Âşir Efendi’ye (vefatı 1219/1804) nasip olmuş; babasının vasiyetini yerine getirmiştir.
Kendisi, Mekke kadılığı, Anadolu ve Rumeli kazaskerlikleri gibi görevlerinden sonra 3. Selim döneminde Şeyhülislâm olmuştur. Kütüphanenin kurucusu ve isminin sahibi Âşir Efendi, babası gibi hadis icâzetleri olan bir isimdir. Ulema ile bağlantıları, onun icâzetli nüshalara sahip olmasını kolaylaştırmıştır. İcâzetini aldığı nüshaların başına kendi el yazısıyla icâzet silsilesini not etmiştir. Soldaki örnekte Âşir Efendi’nin 1209 tarihli kendi el yazısıyla tuttuğu not görülmektedir. Bu notta kitabın sahibi olduğu manasında temellük ifadesini kullandığı gibi, esere dair İbn Hacer’e uzanan icâzet silsilesini de aktarmaktadır.
Âşir Efendi, 19 Şevval 1214 tarihine ait vakfiyesinde,
“Lakin (babam) kütüphane ve dershane binasının inşasına henüz başlanmadan ömürleri tamamlanıp vefat etmekle şu halde (vasiyetin muhatabı olan) ben zikredilen Hobyar Mahallesindeki mahalde, kütüphane ve dershane bina ve inşa ederek rahmetli pederim hazretlerinin vakfeyledikleri kitaplara ilaveten şu ana kadar imzalı ve mühürlü defterdeki katılar gereğince küçük yaşımdan beri kendi malımdan tedarik eylediğim kitapların…”
ifadelerinde babasının talebini, kendisine ait mükerrerleriyle birlikte 476 kitap ve 20 kıt’a murakkâyı da ilave ederek gerçekleştirdiğini belirtmektedir.

Aynı zamanda hattat olan Âşir Efendi’nin kitapları arasında kendi istinsah ettiği yazmalar da bulunmaktadır. Bu kütüphane, Bahçekapı’da bugün kendi ismiyle anılan caddedeki konağının bahçesinde, dârulkurrâ ile birlikte kurulmuştur.

Vefat ettikten sonra evvela kütüphanenin haziresine defnedilmiş ve daha sonra ailesiyle beraber Fındıkzâde’deki Karamânî Pîrî Mehmed Paşa Câmii haziresine nakledilmiştir.

“Hüve’l-Hallâku’l-Bâkî, Re’îsü’l-Küttâb-ı esbak el-Hâc Mustafa Efendi merhûmun necl-i ekremleri sâbıkan Şeyhü’l-İslâm ve Müftiyü’l-Enâm merhûm ve mebrûr el-Hâc Mustafa Âşir Efendi rûhîçün el-fâtiha, 25 Şevvâl, sene 1219”
Yazma Eserlerde Karşımıza Çıkan Sürprizler
Yazma eserler bizlere kıymetli eserlerin birer nüshasını göstermekle kalmaz, aynı zamanda müstensihlerin, mütemelliklerin tuttukları notlar, kayıtlar gibi fevâid yoluyla tarihi veriler de sağlarlar. Bu veriler kimi zaman önemli boşluklar doldururlar. Bunlar içerisinde bir örnek, Hafîd Efendi’nin kaynaklarda zikredilmeyen hatta bu konuda bilgimizin olmadığı ifade edilen doğum tarihidir.
Kazasker Hafîd Mehmed Efendi
Âşir Efendi’nin oğlu Mehmed Efendi (vefatı 1225/1811), dedesi Mustafa Efendi’ye nispetle torun manasındaki “Hafîd” ismini almıştır. Babası Âşir Efendi tarafından tutulmuş çocuklarının doğum tarihlerinin bulunduğu bir kayıtta bu tarih karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu kayıtta 11 Safer 1166 tarihinde oğlu Hafîd Efendi’nin dünyaya geldiği, Pazar gecesi saat on bir detayıyla birlikte verilmektedir.

“Hüve’l-Bâkî, bi’l-fi‘l Sadr-ı Rûm iken irtihâl-i dâr-ı bekâ iden cennet-mekân Şeyhu’l-İslâm-ı esbak Mustafa Âşir Efendi mahdûmu, merhûm ve mağfûr leh, el-muhtâc ilâ rahmet-i Rabbihi’l-Mecîd Ebu’r-Refîd el-Hâc Muhammed Hafîd Efendi rûhîçün rizâ’en lillâhi Te‘âlâ el-fâtiha, sene 1226”
Görevleri arasında babası gibi Mekke ve İstanbul kadılıkları bulunan Hafîd Efendi, 3. Selim döneminde başladığı Anadolu Kazaskerliği görevinden, Kabakçı Mustafa İsyanını desteklemesi nedeniyle 1807 yılında alınmıştır. 2. Mahmud döneminde affedilmiş olan Hafîd Efendi, vefatının ardından babası gibi önce kütüphanenin haziresine defnedilmiştir.
Ardından babasının mezarıyla beraber Pîrî Mehmed Paşa Câmii haziresine taşınmıştır. Hafîd Efendi, dedesi ve babası gibi hadis icazetine sahip olup telif ettiği eserleri de bulunmaktadır. Kendisine ait mükerrerleriyle birlikte 501 kadar elyazmasını Âşir Efendi Kütüphanesine vakfetmiş, kütüphaneye dair bir vakfiye hazırlamıştır
Sonuç olarak Âşir Efendi Kütüphanesi’nin, vakfiyesinde kütüphane fihristi yer alan ve müstakil bir binaya sahip kütüphanelerden biri olduğu görülmektedir. Kütüphane her ne kadar Âşir Efendi tarafından daha sonra tesis edilmişse de ilk vakfiyesinin 1154/1741 tarihli olmasına binaen kütüphanenin bu tarihte kurulduğu kaynaklarda zikredilir. 18. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne dair gözlemlerini kaleme almış olan İtalyalı Giambattista Toderini’nin İstanbul’daki on üç kütüphanenin kataloglarına dair detaylı bilgiler aktarmaktadır. Bu kütüphaneler içerisinde Âşir Efendi Kütüphanesinden söz etmemesi, kütüphanenin o tarihte henüz kurulmamış olduğuna bir işarettir. Hafîd Efendi’den sonra Âşir Efendi’nin bir diğer torunu olan Mehmed Bahâeddin Efendi ile Kasîdecizâde Süleyman Sırrı Efendi dahil olmak üzere başka isimlerce de kütüphaneye kitap eklemeleri olmuştur. Günümüzde Âşir Efendi Kütüphanesi’nin elyazmaları Reisülküttab Mustafa Efendi Koleksiyonu, Aşir Efendi Koleksiyonu ve Hafid Efendi Koleksiyonu olmak üzere üç koleksiyon halinde Süleymaniye Kütüphanesinde yer almaktadır.
Yazar: Fatma Hızıroğlu